Sicilia
Uzun
zamandır görmek istediğimiz İtalya nın Sicilya adasını görmek de kışın nasip
oldu. THY dan aldığımız İstanbul aktarmalı biletimizle
düştük yola. Yaklaşık 3 saat beklemeden sonra İstanbul da, öğleden sonra Sicilya
ya vardık. Tabiki Catania havalimanına.
Açıkçası kış olduğundan hava konusunda oldukça endişeliydik ama işte işler
yolunda gitmişti ve ılık ve bulutlu mis gibi bir hava karşıladı bizi Katanya
da. İner inmez rent a car bölümüne yöneldik ve daha önceden kiralamış olduğumuz
fiat 500 umuze kavuştuk. Tabi önce ilk işimiz arabanın fotoğraflarını çekmek
oldu ki sonradan hasar iddia etmesinler.
Arabaya binip yine daha önceden
rezervasyonunu yaptığımız “Polite Residence” otelimize vardık. Kış olduğundan
fiyatların da oldukça uygun olduğu otelimizi apart olarak seçtik ve hiç de
pişman olmadık çünkü her sabah dilediğimiz gibi kahvaltı edip rahat rahat geniş
geniş konakladık. Oldukça da gelişmiş bir otelcilik sistemleri vardı check in ve check out sırasında
teknolojik hizmetler ağzımızı açık bıraktı. Burada 3 gece seyahatimizin başında
1 gece de son gecemizde kalacağımızdan şehir merkezinde güzel bir konumda
olması da burayı seçmemize sebep oldu. Gayet temiz, hoş, ucuz, içeride wifi
çamaşır makinesi, ütü, fırın buzdolabı gibi olanakları da var. Tavsiye ederiz.
![]() | ||||
otelimizden duomoya doğru |
Biraz dinlenip attık kendimizi sokaklara. Aslında bu gece
için çok da gezme planımız yok. Ana noktalardan birkaç yer görüp bir yerlerde
yemek yeriz dedik. Otelden aşağı sokağa yürüyünce karşımıza ilk olarak Duomo
Meydanı’na (Piazza del Duomo) çıktık. Meydanın ortasında fil heykeli “Fontana
dell ‘Elefante” şehrin sembolü olmuş. Burada şehrin katedrali ve karşısında
“Municipio Sarayı (Palazzo Del Municipio)” ve alt katında
yer alan pastaneler bulunuyor. Köşede bir de herkesin fotoğraflamadan geçmediği
çeşme “Fontana dell’
Amenano”, çeşmesi var.
![]() |
fontana dell elefante |
![]() |
o gün biz gezerken duomo önünde bir tören yapılıyordu |
![]() |
duomo içerisinde ayin |
“Fontana dell’ Amenano” |
Katedralden balık pazarı girişine ters yönde birleşen cadde Victoria
Emanuelle II Caddesi’ne yöneldik. Akşam saatleri oldukça hareketli herkes
dışarıda gibi Katanya da. Bu caddede oldukça fazla sayıda mağaza var. Açıkçası
bu tarafta öyle çok fazla restoran çıkmıyor karşınıza. Ancak birkaç tane ki biz
onlardan “Etna Rosso” restoranı seçtik. Burası biraz şaraphane görünümünde de
denebilir. İçeride değişik mezeler ve şaraplar var hatta dışarıda otururken bir
türk aileye rastladık. Onlar da yemek için daha önce burayı tercih etmişeler ve
şaraplarını çok beğendikleri için şarap almaya gelmişelerdi. Burada ev yapımı
şarap ve deniz ürünlü makarna aldık ve ikisi de başarılıydı.
2. gün
Ertesi
sabah planımız Siracusa yı gezip akşamüstünü yine Katanya da geçirmek. Yola
çıktık ve ilk kez Etna yla karşıdan tanıştık. Güzel bir duygu tabi gerçek bir
yanardağı karşında izlemek ama tadına varmak yarın için planımız. Burada sadece
fotoğraf alıp yola devam ettik. ![]() |
karşıdan Etna |
Siracusa
da arkeolojik alanı görmeyip,
direk Ortgia adasına yöneldik. Burası şehrin en güzel
bölgesi ve tarih yüklü küçük bir adadır.
Adada, birçok tarihi eser var ve bir anlamda, açık hava müzesi gibi. Biz arabayı limana park edip “Seyir Terası”nı takip ederek yukarı eski şehre doğru yürüdük. Yukarı çıkarken karşımıza meşhur papirüsler çıktı. Syracuse ve civarında Mısır’a özgü bir bitki olarak bilinen papirüs yetiştirilir. Avrupa’nın en büyük papirüs alanı Syracuse yakınındaki “Ciane Nehri” çevresidir. Şehre, bu bitki, “Mısır Firavunu Prolemy II”, tarafından gönderilmiş ve kağıt yapımında kullanılmış. Halen şehirde bir “Papirüs Müzesi” de varmış.
![]() | |
papirüsler |
![]() |
Piazza dei Duomo |
Yukarıya doğru çıkıp eski şehre vardığımıza karşımıza tabiki şehir meydanı Piazza
dei Duomo çıkıyor.
Erken saatlerde gelmemizin de etkisiyle burada da her yer kapalı. Fakat
gerçekten geniş ve güzel bir meydan. Burada dikkat çekici şehrin katedrali
duomo ve halen ehir Meclisi olarak kullanılan Palazzo Vermexio.
Adanın en uç noktasında yer alan Maniace Kalesi ise 1239 yılında yapılmış, daha sonra değiştirilmiş ve yenilenmiş. Kale, Tanrıça Hera için yapılan tapınağın, bunun üzerine yapılan özel bir konutun, daha sonra Bizanslıların yaptığı duvarların üzerine inşa edilmiş.
![]() |
tanrıça diana çeşmesi |
![]() |
“Apollo Tapınağı” kalıntıları |
Mevsim dolayısıyla oldukça sakin huzurlu şehirde teras boyunca yürüdük. Piazza Archimede meydanında Tanrıça Diana heykelini gördük. Hoş güzel bir çeşme“Fontana di Artemide”. Etrafta birçok giysi dükkanı, cafe, hediyelik eşya dükkanları vardı. “Piazza Pancali” meydanında bu kez “Tempio di Apollo” yani “Apollo Tapınağı” kalıntılarını göreceksiniz. Burada kahve molası verdik ve birkaç saat geçirip ayrıldık.
Öğleden sonra yine Katanya ya dönüp burada belirlediğimiz turistik noktaları gezdik. Şehrin en uzun, en canlı caddesi, Duomo Meydanı’ndan başlayan, kuzeyde “Gioeni Parkı’na (Parco Gioeni)” kadar uzanan, açık havada Etna Dağı’nın görüldüğü “Etna Caddesi’dir”. Caddenin her iki tarafı tarihi bina ve saraylarla doludur. Caddeye bağlanan ara sokaklar da tarihi binalarla süslüdür. Şehrin aynı zamanda alışveriş caddesi olan caddedeki tarihi binaların ilk katlarında ve ara sokaklarda yüzlerce mağaza ve pastane var.
Katanya da görülmeye değer yapılardan biri “Leonardi Caddesi’den (Via
Leonardi)” girdiğinizde “Bellini Meydanı (Piazza Bellini)”
üzerinde yer alan, bu sokak dışında farklı sokaklardan da ulaşabileceğiniz, “Massimo
V Bellini Tiyatrosu’dur (Teatro Massimo V- Bellini)”.
![]() |
Teatro Masssimo |
Meydandaki fil heykelini arkanıza alarak Victoria Emanuelle II Caddesi’nin sol ta-rafına doğru yürürseniz bu defa caddenin kenarında ortasında bir heykelin yer aldığı küçük bir meydan ile karşınıza çıkıyor. Bu meydan “San Francesco D’assisi’dir (Piazza San Francesco D’assisi)”. Meydanın köşesinde önü heykellerle süslü kilise “Chiesa San Francesco e Immacolata”,bunun karşısındaki binada, 1930 yılında açılmış, Vincenza Bellini’nin eşyalarının sergilendiği “Bellini Müzesi (Museo Bellini) bulunuyor.
![]() |
Piazza San Francesco D'assisi |
Victoria Emanuelle II Caddesi’nin San Francesco D’asisi Meydanı’ndan sonraki bölümünde “Grek Tiyatrosu’nu” görebilirsiniz. Cadde üzerinden, cam bir kapı ile girilen bu tiyatro, Grek Tiyatrosu üzerine Romalılar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Zamanla tahrip olan tiyatronun bazı parçaları katedralin yapımında kullanılmış. Tiyatro’nun yanında bir de “Odeon” yer alıyor. Koruma altına alınmış, restore edilen bu güzel eserin tüm çevresi eski, bakımsız evlerle dolu ve çok kötü bir görüntüye sahip. Açıkçası burayı görmek için zaman ayırmanızı tavsiye etmeyiz çünkü zaten etrafı çevrili yalnızca demir parmaklıklar ardın seyredebiliyorsunuz ki kalıntılar çok bakımsız.
Duomu Meydanı’nın hemen yakınında “Universita Meydanı’ (Piazza Universita) var. Meydanda, “Palazzo dell’ Universita’, Palazzo Sangiuliano” gibi şık binaları görebilirsiniz Ayrıca bu meydanın yakınında, şehirdeki önemli barok kiliselerden biri olan “Collegiata Kilisesi (Chiese Collegiata)” ile “Gioleni D’ Angio’ Sarayı (Palazzo Gioleni D’Angio’)” bulunur.

“Bellini
Parkı’na (Villa Bellini)” gidebilirsiniz. Önceden soylu bir
aileye ait olan bu güzel park 1860 yılında Şehir Konseyi tarafından aileden
satın alınarak halka açılmıştır. İki küçük meydanı olan park yüzlerce yıllık
ağaçlar, çiçek bahçeleri, şehrin ünlü kişilerinin büstleri, çeşitli yürüyüş
alanları ve yapılarla süslü. Buraya yakın bir cafede oturup mola verdik.
Burada birayla şu meşhur Sicilya kızartması arancini
denedik. Karışık tabak söyledik çeşitli hamurişi kızartmalarıyla gelen arancini
kısacası içi pirinçli sebzeli kızartma fast food, deneyebilirsiniz.
3. gün
Katanya
dan şimdilik ayrılma vakti son günümüzde geri geleceğiz. Aklımızda hala balık pazarı ve meşhur
yumuşakça sepia deniz mahsüllü makarna.
Saatlerimiz bir türlü uyuşmadı açıkken yakalayamadık. Bir de kale kaldı
görmediğimiz ama dönüşte vakit olur diye düşünerek yola çıktık.
Bugünkü planımız Messina da kalmak. Büyük Etna caddesi boyunca dümdüz gittik ve
Via Etna ya doğru arabamızı sürdük. Amacımız çıkabildiğimiz kadar yukarı Etna
ya çıkmak. Kış olduğu için biraz
tereddüt etsek de bunu yaşamayı istedik, buraya kadar gelip de Etna yı yakından
görmeden olmaz. İyi ki de yapmışız çünkü
Sicilya da yaşadığımız belki de en müthiş atmosferdi burası. Catania ve Sicilya denince akla “Etna
Dağı” gelir. Avrupa’nın en büyük aktif yanardağı olan Etna bu bölge için
hem felaket, hem de verimli lav topraklarıyla zenginlik kaynağıdır.
Catania şehrinden, Etna Dağı’na çıkan yol çok güzel bir manzaraya sahiptir.
Yolun bir bölümünde çok güzel evlerin yer aldığı küçük kasabalar var.
Etrafta kayalaşmış siyah toprak parçalarını
(lavları) seyrederek yukarı vardık. Yol hiç de kötü değil gayet düzgün. Elbette en tepeye çıkamıyorsunuz ama bu
yükseklikten bile manzaralar muhteşem.
Teleferikle daha yukarı çıkıp kayak yapmaya gidenler de vardı ama biz bu
kadar macerayla yetindik. Yukarıda birkaç cafe var. Burada manzaraya karşi
kahve içtik. Bu arada içeride hediyelik eşya dışında bir de yanardağ
kalıntılarından yapılmış heykelcikler vardı.
Sıradaki hedefimiz Taormina. Taormina, Sicilya’nın en güzel
kasabalarından biri. Kasaba, “Tauro Dağı’nın” kayalık terasları
üzerine kurulmuş, Etna Dağı ve Ion Denizi’nin muhteşem görüntüsüne sahip, Ion
Denizi’nden yaklaşık 200 metre yükseklikte, son derece şık, sadece yedi
bin kişinin yaşadığı ancak yaz, kış turistlerle dolu, çok iyi korunmuş masal
gibi bir ortaçağ kasabası. Yukarıda merkeze çok yakın bir otoparka
arabayı park ettik. Merkeze çıkan teleferik te var ama 5-6 dk yukarı yokuş
çıkmak insanı öldürmüyor.
İlk olarak “Corso Umberto” caddesine girdik. Cadde, kuzeydeki “Messina Kapısı’ndan (Port Messina)”, güneydeki “Catania Kapısı’na (Port Catania)” kadar uzanır. Trafiğe kapalı bu dar uzun caddenin, her iki tarafı, çoğu XV. yüzyıl Gotik sanatının izlerini taşıyan evler, bu evlerin ilk katlarında yer alan küçük mağazalar, restaurantlar ve pastanelerle dolu. Her biri büyük bir zevkle dekore edilmiş mağazaların çoğunda son derece kaliteli, lüks mallar satılıyor. Cadde üzerinde ayrıca çok sayıda küçük kilise bulunuyor. Şık, çiçeklerle, portakal başta olmak üzere çeşitli meyve ağaçlarıyla süslü villaların yer aldığı çok sayıda küçük dar ara sokak dik yokuşlarla veya merdivenlerle caddeye bağlanıyor.
![]() |
postacı |
Taormina nın en önemli özelliği Etna manzaralı bir deniz kasabası olması. Corso Umberto Caddesi üzerindeki “IX. April Meydanı (Piazza IX.April)” da bu anlamda en güzel manzaralı köşelerinden. “Wünderbar” gibi ünlü cafe ve barların yer aldığı bu meydanda Helenistik dönemde yapılmış, XVII. yüzyılın ikinci yarısında yeniden inşa edilmiş, “Saat Kulesi Torre Dell’Orologio” bulunuyor. Meydanda ayrıca caddeden merdivenle çıkılan XVII. yüzyılda yapılmış barok tarzı küçük kilise “S. Giusseppe”, meydanın deniz tarafındaki terasının kenarında halen kütüphane olarak kullanılan XV. yüzyılın ikinci yarısında Gotik tarzda inşa edilmiş “Sant’ Agostina Kilisesi” yer alıyor. Meydandan tepeye çok dikkatle baktığınızda, beyaz bir haç ile onun arkasında yer alan Dini Yapı Topluluğu’nun “Sanctuary of Madonna Della Rocca” binalarını da görebilirsiniz.
Sicilya’nın
ikinci büyük Grek- Roma Tiyatrosu olan “Greco
Tiyatrosu (Teatro Greco)” da burada yer alıyor. Tiyatro, Helenistik
Çağ’da, M.Ö III. yüzyılda yapılmaya başlanmış, Roma İmparatorluğu
döneminde tamamlanmış, gladyatör dövüşleri için kullanılmış. Tiyatronun alt
tarafındaki yamaçlarda ise, bin bir çeşit ağaç ve çiçeğin içinde, XIX. yüzyılda
yapılmış yapıların yer aldığı muhteşem manzaralı büyük park, “Villa
Communale Duca Colonna Di Cessaro” bulunuyor burada yürüyüş yapıp kuş
cıvıltılarını dinleyebilirsiniz..
Aşağı doğru
yürüyünce karşınıza çıkan “Duomo Meydanı’dır (Piazza del Duomo)”.
Ortaçağ ve Rönesans döneminin izlerini taşıyan bu meydandaki en önemli eser,
XVI. yüzyılda yapılmış, daha sonra çeşitli ilavelerle zenginleştirilmiş “San
Nicolo Katedrali’dir”. Meydanın ortasında ise 1635 yılında yapılmış
mitolojik figürlerle süslü, en üstünde kasabanın simgesi olan heykelin
bulunduğu bir “Barok Çeşme “yer alır. Buradaki bir cafede birkaç saat
oturduk keyif yaptık doğrusu. Çok huzurlu çok güzel bir hava vardı ve insan
Taormina dan ayrılmak istemiyor.
![]() | |||
Taormina taxi durağı:) |
Akşamüstüye
doğru yola çıktık. Messina bizi yoğun bir trafikle karşıladı. Otelimiz şehre
yaklaşık 5dk mesafede. Aslında şehir merkezinden sonra uzunca bir kumsalı var
Messina nın ve bu yol üstünde de bir çok otel ve pansiyon görebilirsiniz.
Bizimkinin adı Blu Paradise. Denizin karşısında tertemiz ve şirin bir apart ve
işletmecisi çok yardımsever ve sempatik.
Messina
küçük bir liman şehri. Messina ile anakaradaki “Calabria” arasında her
gün düzenli feribot seferleri yapılmakta. Odamızdan sürekli gidip dönen
feribotları görüyorduk.
Messina’nın tarihi merkezi “Duomo
Meydanı”. . Katedral’in yanında XVI. yüzyılda 90 metre olarak
yapılan, depremlerden zarar gördükten sonra 60 metre yüksekliğinde
yeniden inşa edilen çok şık “Astrolojik Saat Kulesi” bulunuyor. Kulenin
üzerinde 1933 yılında yapılmış dünyanın en büyük saati yer alıyor. Katedralin
karşısında, XV. yüzyıldan kalan, depremlerden zarar gören daha sonra yenilenen,
üzeri çeşitli heykellerle süslü, dört büyük nehri temsil eden heykellerin yer
aldığı muhteşem güzellikteki çeşme “Fontana Orione” yer alır. Meydandan
şehre tepeden bakan, özellikle gece çok güzel ışıklandırılan
kilise, “Santuario Madonna di Montalto var. Buraları fotoğraflayıp
otelimize döndük.
![]() |
hoşumuza gitti Vespa |
4. gün
Bugünkü planımız Cefalu yu gezip
Palermo ya varmak. Ardı arkası kesilmeyen tünellerden geçerek Cefalu ya
vardık. Cefalu, Palermo Messina yolu üzerinde deniz kenarında yer alan şirin
bir ortaçağ kasabası.
Dik bir dağ
olan “La Rocca Tepesi’nin” eteklerinde yer alan, çok güzel bir
sahile sahip olan bu kasabanın en önemli caddesi “Corso Ruggero Caddesi”. Trafiğe
kapalı olan bu dar uzun caddenin her iki tarafı mağazaya dönüştürülmüş eski
küçük evler ve kiliselerle süslü. Caddenin en güzel köşesi, caddenin
üzerinde yer alan “Duomu Meydanı’dır (Piazza Duomu)”.
Meydanda, Cefalu Katedrali ile farklı tarzlarda inşa edilmiş biri halen
belediye binası olarak kullanılan çok sayıda saray, tarihi bina ve cafe
bulunuyor. Meydanın en büyük ve en görkemli binası Sicilya’nın en güzel
Norman katedrallerinden biri olan “Cefalu Katedrali’dir. Yine mevsim
dolayısıyla buradaki cafeler de kapalı.
Caddeyi
aşağıya doğru yürürseniz bu defa karşınıza kasabanın günümüze kadar
ayakta kalabilen tek kale kapısı “Porta Marina” ve “Liman” çıkıyor.
Ayrıca bu caddenin ara sokaklarından sahile ve sahilde yer alan XVI ve XVII.
yüzyıldan kalma kale duvarı kalıntılarına kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Sokaklar
daracık ve evler birbirine bitişik. Genelde yaşlıları gördük etrafta. Plajda
biraz yürüyüş yapıp birkaç saat sonra ayrıldık Cefalu dan.
![]() |
eski su deposu |
![]() |
cefalu plajı |
Palermo ya
akşamüzeri vardık ve doğrudan yine otelimize yerleştik. Çok eski bir binada yer
alsa da odalar yine gayet düzgün temiz ve donanımlı bir aparttı burası ve
işletmecisi bizi yine güleryüzle karşıladı.
Biraz dinlenip attık
kendimizi Palermo sokaklarına. Palermo, İtalya’nın beşinci büyük şehri. Sicilya
bölgesinin merkezini oluştuyor.Şehrin hemen her köşesi her biri birbirinden
güzel, farklı mimari özelliklere sahip yüzlerce bina, kilise, sokak,
çeşme ve tiyatro ile süslü.
Otelimiz“Bellini
Meydanı (Piazza Bellini)” nin hemen arkasında dolayısıyla ilk burayı gördük.
Bellini Meydanı üzerinde üç kırmızı kubbesiyle Arap Norman tarzı “San
Cataldo Kilisesi” ile onun yanında “Santa Maria
Dell’Ammiraglio (The Martorana) Kilisesi” var. Burayla
içiçe Pretoria Meydanı
üzerinde Palermo’nun dört nehrini simgeleyen mitolojik canavarların,
yaratıkların, çıplak kadın ve erkek heykellerinin yer aldığı XVI. yüzyıldan
kalma muhteşem bir çeşme bulunur. “Fontana Pretoria” bilinen
adıyla “Çıplaklar” veya “Utanç Çeşmesi’ müthiş güzellikte. “Belediye
Binası” olarak kullanılan, “Della Aquile Sarayı (Palazzo Della Aquile)”
da burada yer alıyor.
“Quattro
Canti Meydanı (Piazza dei Quattro Canti)” Maqueda Caddesi ile “Corso Vittorio Emanuele
Caddesi’nin” kesiştiği yerde yer alıyor. Bu meydan, dört köşesinde muhteşem
güzellikte dört çeşme, onların üstünde dört mevsimi temsil eden heykeller,
onların üstünde dört İspanya kralının heykelleri, en üstte şehrin koruyucu
azizlerinin yer aldığı üç cepheli dört bina ile çevrili. Meydan İspanya
döneminde gerçekleştirilen şehir planlamasının bir parçası olarak inşa edilmiş.
Corso
Vittorio Emanuele Caddesi’nin üzerinde yer alan, 1583 yılında Kral V.
Charles’ın şehre girişinin anısına yapılan, tarihi “Nuova Kapısı(Porta
Nuova)”.Şehir kapısının yanında yer alan görkemli bina ise halen “Sicilya
Bölgesel Parlamentosu” olarak kullanılan Arap ve Norman sanatının izlerini
taşıyan “Normanni Sarayı (Palazzo Dei Normanni)”. Bu saray, Roma
kalıntıları üzerine Araplar tarafından inşa edilmiş, yenilenerek ve
genişletilerek bazı Norman kralları tarafından kullanılmış.
![]() |
teatro massimo palermo |
Vittoria
Meydanı’nda, Normanni Sarayı’nın yan tarafında, ona yakın, kırmızı
kubbe-lerle süslü, iç avlusu çeşitli ağaç ve bitkilerle dolu,
Arap Norman sanatı örneği mutlaka görmeniz gereken “San Giovanni
Delgi Eremiti Kilisesi” yer alıyor. Meydanın biraz ilerisinde caddenin
hemen üzerinde tüm ihtişamıyla yükselen bina “Palermo Katedrali”.
Gerçekten de harika bir yapı Palermo daki bizce en güzel bina. Katedral, Palermo tarihinin farklı dönemlerini yansıtan, farklı mimari tarzları bir arada sergileyen şehrin en önemli yapılarından birisi. Bahçesinde çeşitli heykellerin yer aldığı bu tarihi yapıyı iyice anlayabilmek için çevresinde dolaşmanız, farklı cephelerden incelemeniz gerekir. Katedrali’nin hemen arkasında yer alan dar sokaklarda ise Sicilya’nın lezzetli sebze ve meyvelerinin satıldığı bir pazar yeri bulunuyor. Ancak tek dikkat çekici olan satılan deniz ürünleri ama zaten pişmiş değil. Yani pazaryeri turistik değil yerel halka hitap ediyor.
Gerçekten de harika bir yapı Palermo daki bizce en güzel bina. Katedral, Palermo tarihinin farklı dönemlerini yansıtan, farklı mimari tarzları bir arada sergileyen şehrin en önemli yapılarından birisi. Bahçesinde çeşitli heykellerin yer aldığı bu tarihi yapıyı iyice anlayabilmek için çevresinde dolaşmanız, farklı cephelerden incelemeniz gerekir. Katedrali’nin hemen arkasında yer alan dar sokaklarda ise Sicilya’nın lezzetli sebze ve meyvelerinin satıldığı bir pazar yeri bulunuyor. Ancak tek dikkat çekici olan satılan deniz ürünleri ama zaten pişmiş değil. Yani pazaryeri turistik değil yerel halka hitap ediyor.
Corso
Vittorio Emanuele Caddesi üzerinde görmeniz gereken diğer meydan,
cadde-nin deniz tarafına yakın bölümünde yer alan “Marina Meydanı’dır
(Piazza Marina)”. Egzotik ağaçlarla süslü “Garibaldi Bahçeleri’ni”
de içine alan bu meydanda cafe ve restaurantlar bulunuyor.
Meydanın
az ilerisinde yer alan, “Butera Caddesi (Via Butera)” üzerinde
ise dünyanın en ünlü kukla müzelerinden biri olan “Museo Internazionale
delle Marionette” bulunuyor. Burayı gezmek kısa sürse de gerçekten de
ilginçti. Geleneksel kuklalar yanında modern kuklalara da yer verilmiş. Sicilya
kuklaları olarak: genellikle şövalyeler, prensesler, ejderhalar ve Hıristiyanlık
çevresinde toplanmakta. Diğer ülkelerden de: Mali, Nijer, Japonya, Tayland,
Vietnam, Fransız kuklaları sergileniyor. Müzenin en seçkin kukla eserleri:
1800’lerde kullanılan “Gaspare” ve “Canino” isimli tiyatro kuklalarıdır.
Müze; 2001 yılında, UNESCO listesine eklenerek koruma altına alınmış.
Palermo da görülmesi gereken en ilginç yererden biri de Catacombe
Dei Cappuccini adından da
anlaşılacağı gibi bu yeraltı mezarları eşi görülmemiş bir tarihsel olay
olduğu gibi turistler için de dehşetli bir cazibeye sahip olmuş. İtalya'nın
Sicilya bölgesinde bulunan ve 16. yy'da kurulan kilisede bulunan rahipler
19.yüzyıla kadar görülmedik bir uygulama başlatırlar. Ölüleri mumyalayarak bir
kısmını raflara dizen rahipler bazılarını da duvarlara asarlar. Başlangıçta
yeraltı mezarları sadece ölen keşişler için düşünülse de devam eden yüzyıllarda
yeraltı mezarlarına gömülmek bir statü sembolü haline gelir. Ölen kişiler günün
modasına uygun kıyafetleriyle ve değişik mumyalama teknikleriyle defnedilirler.
Kasabanın önemli ve zengin insanlarının giysileri her yıl yenilenirken
fakirlere dokunulmaz. En son işlemi 19. yy başında yapan rahipler raflara
ve duvarlara 8 bin kişiyi mumyalayarak dizmişler. Bu inanılmaz mezarın ortaya
çıkarılması Hıristiyan aleminde şok etkisi yapar ve Papa'nın kararıyla bu
işlemden vazgeçilir. Bu mumyaların içindeki biri var ki Rosalia Lombardo yani
bilinen ismiyle uyuyan güzel...1918-1920 yılları arasında Sicilya'da yaşamış
olan Rosalio ölümünden sonra doktor Alfredo Salafio tarafından nasıl yapıldığı
halen açıklanamamış özel bir teknikle mumyalanarak camdan tabutunun içinde
derin bir uykuya dalmış gibi görünüyor. Burayı gezmek tüyler ürpertici olsa da
herkese tavsiyemizdir.
Palermo bilgilerini bölmek istemediğimizden herşeyi aynı güne yazdım fakat burada 3 gece kaldık ve 3. Günümüzü Erice ve Trapani yi gezip Palermo ya dönerek geçirdik.
5. gün
Palermo
6. gün
Bugün Erice ve Trapani yi gezmeyi
planlamıştık ve yola çıktık. Yola çıkarken hava gayet iyiydi fakat otobanda
Erice ye doğru yaklaştıkça sis başladı. Aslında bunu daha önceden de duymuştuk,
erice harika bir köy fakat özellikle sabahları genellikle sisli bir havası var
diye. Gerçekten de gözlerimize inanamadık. Erice: efsanevi dağ “Eryx” in “Monte San
Giuliano” nun 751 metre yükseklikteki: Akdeniz’e doğru uzanan bir tepesi
üzerindeYukarıya
doğru çıktıkça önümüz zor görmeye başladık. Fakat sonunda taş evlerle süslü
köye vardık. Burada, son derece kaygan taşlardan oluşan, yokuşlar var, yerler
bütün köyde aynı motifle taşlandırılmış.
Erice'nin ana caddesi Corso Vittorio
Emanuele, Porta Trapani ile başlıyor. Cadde boyunca barok ve gotik stilde
yapılmış orta çağ kiliseleri, birbirinden güzel pastacılar, hediyelik eşya
dükkanlar var. Corso Vittorio Emanuele'nin bitiminde Piazza Umberto yer alıyor.
İlginç bir bilgi: Sicilya'da
şehirler çeşitli özelliklerle anılıyorrmuş. Örneğin Erice, Citta Della Pace e
Scienza yani Barışın ve Bilimin Şehri. Bu ismin verilme sebebine
gelince...Ettore Majorana, 1906 Catania doğumlu Sicilyalı başarılı bir
bilim adamı. Ettore Majorana, 1938 yılında Palermo'ya yaptığı deniz yolculuğu
sırasında esrarengiz bir şekilde kaybolur ve bir daha kendisinden haber
alınamaz. Erice'de, Ettore Majorana anısına onun adını taşıyan bir bilim
kültürleri merkezi kurulmuş. Trapani doğumlu bir diğer bilim adamı Antonino
Zichichi'nin başkanlığında yürütülen Ettore Majorana Centre, her yıl tüm
dünyadan yüzlerce bilim insanını çatısı altında buluşturuyormuş.
Burada yürüyüş yapmak çok keyifli, sis olmadığı zaman eminiz manzara da çok güzeldir.
Burada meşhur pastane Pasticceria Maria Grammatico imiş ki uğradık merak etmiştik şu meşhur badem kuraniyesini. Birkaç çeşidin tadına baktık,biraz mola ve yola devam edip Trapani ye gittik.
Trapani
Sicilya da gezmeye değer bulmadığımız tek yer oldu. Açıkçası görülmeye değer
pek bir eser yok, yalnızca bir liman
şehri. Tarihi sokaklarda biraz dolaştık, birkaç kilise ve turistik dükkanlar
gördük, yemek yedik ve Palermo ya
döndük.
Palermo da
son gecemizi otelin arkasındaki Bellini meydanı nda tarihi bir restoranda tıka
basa yiyerek ve içerek geçirdik.
7. gün
Bu sabah Palermo dan
ayrıldık ve hedefimiz Enna ya varmak. Birkaç saat otoban seyahatimiz sonrası
Enna daydık. Ve bu kadar güzel bir kasabayla karşılaşınca inanamadık. Herşeyden
önce ilk kez bir hostel de kalmaya karar vermiş ve yine tatile çıkmadan
rezervasyon yaptırmış olduğumuz hostel C.C.Ly Hostel Enna harika bir konumda inşa edilmiş,hem merkezde hem de
manzarası müthiş. Hostel olduğundan fiyat çok ucuz ve gayet güleryüzle
karşılandık. Odaların herbirine Sicilya da bir kentin adı verilmiş. Renkler
mobilyalar bir harika. Buraya
geldiğimizde pencereden baktık ve bulutların üstünde olduğumuzu fark ettik, ama
gerçekten.


Enna şehri: deniz seviyesinden 931 metre yüksekte. Enna şehrinde, çok sayıda tarihi bina görebilirsiniz. Ama en önemli örnek: “Castello di Lombardia” isimli kalesi. İçeriye girince yemyeşil bir alan sizi karşılıyor. Yukarıya kuleye tırmanmak nefesinizi kesiyor ama manzara rüya gibi.
Katedrali 1307 yılında
Frederick III karısı kraliçe Eleonora tarafından inşa edilmiş. Sicilya dini
mimarisinin en güzel örneklerinden birisi.
Museo Alessi-Arkeoloji
Müzesi Piazza
Mazzini meydanında, Palazzo Varisano isimli bir binada bulunan ve 1862 yılında
kurulan müzede: Bakır çağından, MS.6’ncı yüzyıla kadar olan döneme ait objeler
sergilenmekte. Burayı da gezdik dolaştık gerçekten güzel. Giriş ücreti almadılar.
![]() |
odamıza girdik ve dışarıdaki manzarayı gördük |
![]() |
kale içi |
![]() |
odamızdan kahve keyifli manzara |
Enna da
öğleden sonra hakim olan ölü sessizlik meğer siesta danmış. Akşam olunca
özellikle gençler, aileler sokaklara döküldü inanılmaz kalabalık bir yer oldu.
Hatta gece 1-2 civarı hala dışarıdan sesler duyduk.
Enna da insan bazen çocukken
rüyalarında gezdiği gökyüzünde gibi hissediyor. Çok etkileyici kesinlikle
görülmeye değer.
8. gün
Bugün Katanya ya dönüş günümüz. Hostel de verdikleri reçelli ekmekli
kahvaltıdan sonra yola çıktık. Tabiki yolda yine uğramak istediğimiz bir yer
var Piazza Armerina.
Sicilya adasının en çok uğranılan
turistik yerlerinden birisi burası. Ama çoğu insan, buraya şehri değil, ünlü
“Villa Romana del Casale” mozaiklerini görmeye gelirlermiş. Fakat biz şehrin de
görülmeye değer güzellikte olduğunu düşündük ve hatta burada da 1 gece
kalınabileceğini söyleyebiliriz. Eski şehirle ilgili ilk olarak şunu söyleyelim
ki hayatımızda hiç bu kadar çok
kilisenin bir arada bu kadar yakın mesafede olduğunu görmemiştik. Tabi ama yine
de tepeye vardığınızda ayrıca büyük duomosu da var.
Roma döneminde, Roma aristokrasisi burada yaşamış. Bu nedenle: burada yine aynı döneme ait muhteşem konutların bulunduğu tahmin edilmektedir ki, bunlardan günümüze kadar kalan “Villa Romana del Casale” dir. Turistlerin de asıl ilgi odağı bu otacag şehrinden çok işte bu mozaiklerle süslü villa kalıntıları. Şehir merkezinin yaklaşık 5 km. güneybatısında yer alıyor. MS.330-360 yılları arasında yapıldığı bilinmektedir. Muhteşem güzel ve zengin Roma mozaikleri nedeniyle, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Aslında, villa 4’ncü yüzyılda yapıldıktan sonra, 12’nci yüzyılda heyelan sonucu toprak altında kalır ve 19’ncu yüzyılda yeniden keşfedilip ve 20’nci yüzyılda gün ışığına çıkarılmış.
Yapılan
arkeolojik çalışmalara göre: villanın yalnızca ikametgah olarak kullanılmadığı,
çeşitli amaçlara hizmet ettiği anlaşılmış. Özellikle, bazı odaların resmi amaçlarının
olduğu düşünülmektedir. Sahibinin Kuzey Afrika ile ticaret yapan bir tüccar
olduğu düşünülüyor. Hatta, bölgenin valisi olduğu da söyleniyor. Başka bir
varsayım: buranın İmparator Maximian’ın bir emeklilik evi olduğu hakkındadır.
Ancak, villanın sahibinin Afrika ile bağlantılarının olduğu kesindir. Bu durum:
uzun koridordaki egzotik hayvan yakalama ve taşıma mozaik resminden
anlaşılmaktadır.
Villada
bulunan mozaiklerin en büyük özellikleri: bikinili kızların mozaikleridir.
Bunlarda: genç kadınların: bazı sporlar yaptıkları (disk atma, koşu, top
oyunları gibi) görülüyor.
Sabahın
erken saatlerinde gitmenizi öneririz. Biz yaklaşık 10 civarı gezmeye başladık
ki ilk önce kimseler yokken sonra tur otobüsleri ve arabalarıyla gelen
başkaları karşımızdan geldiler. Yazın çok çok yoğun olacaktır.
Öğleden
sonra Katanya ya vardık ve burayı biraz
daha yaşamak istedik son kez. Hoşumuza giden birkaç yeri tekrar gezdik. Duomo
meydanında vakit geçirdik. Ve tabiki kaleyi de gördük. Balık pazarı bu sefer de
Pazar günü dolayısıla kapalıymış, olsun yine de pazarın arkasında bir
restoranda güzel bir yemek yedik. Akşam da şansımıza bir kutlama vardı ve tüm
halk meydanda toplandı, ışık gösterileri yapıldı.
balık pazarı arkasındaki restoranlardan biri |
sepialı makarna |
kutlamada tüm çocuklara kostümler giydirmişlerdi |
9. gün
Sabah erkenden havalanına gidip,
arabayı teslim edip uçağımıza bindik, yurda, yavruya dönüş.
Sicilya çok uzun yıllardır görmek
istediğimiz bir yerdi. İtalya bizim için heryerden farklı muhteşem güzellikte
başka bir ülke ve ömrümüz dileriz heryerini gezmeye yeter. Sicilya ise hem
dinlenmek, hem yemek içmek, hem gezip görmek için harika bir ada. Sicilya tatilimiz
bizim için yıllarca unutlmazlığını koruyacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder